ANKARA, 25 Şubat 2022 – Dünya Bankası’nın bugün yayınlanan Türkiye Ekonomi Monitörü raporunun son sayısına göre, 2021 yılında beklentilerin üzerinde güçlü bir büyüme kaydeden Türkiye ekonomisinin 2022 yılında artan yurt içi makroekonomik ve finansal zorlukların büyümeyi yavaşlatması ile birlikte çok daha düşük bir hızda büyümesi beklenmektedir.
Para politikası ayarlarında sıklıkla yapılan değişiklikler, ve geçtiğimiz Eylül ayından bu yana gerçekleştirilen bir dizi faiz indirimi,Türk Lirası’nın tarihteki en düşük seviyelere inmesine ve enflasyonun rekor seviyelere yükselmesine yol açmıştır. 2021 yılında ihracatta ciddi bir artış yaşanmasına rağmen, bu zorluklar yoksul hanehalkları için reel gelirleri aşındırmıştır.
COVID-19 pandemisi de soruna katkıda bulunmuş ve yoksullukla mücadeleyi olumsuz etkilemiştir. Pandemi ile ilişkili mali destek tedbirleri bu etkilerin biraz hafifletilmesine yardımcı olsa da, pandeminin 2020 yılında yaklaşık 1,6 milyar insanı daha 5,50 ABD$ yoksulluk sınırının altına ittiği ve Türkiye’nin 2019 yılında yüzde 10,2 olan yoksulluk oranını yüzde 12,2’ye yükselttiği tahmin edilmektedir.
Ayrıca, her ne kadar gelir desteklerinin ve tüketim sepetindeki değişikliklerin bu etkiyi hafifletmesi mümkün olsa da, Türkiye’de tüketici fiyatlarındaki yüzde 1’lik bir artışın yoksul sayısını yüzde 2 arttırdığı tahmin edilmektedir. Resmi istatistiklere göre Ocak 2021’de yüzde 15 olan yıllık enflasyonun Ocak 2022 itibariyle yüzde 48,7’ye yükseldiği düşünüldüğünde, yoksulluk oranının 2021 yılında yüksek seviyelerde seyretmiş olması muhtemeldir.
Yüksek ve kalıcı enflasyon orta vadedeki temel makroekonomik zorluk olacaktır. Türkiye’nin mali duruşunun – ki bu geleneksel olarak ekonomi için güçlü bir çıpadır- da Türk Lirası’nı istikrara kavuşturmak ve enflasyonu düşürmek için alınan istisnai önlemlerden dolayı baskı altına girmesi muhtemeldir. Rapor, para politikasının normalleştirilmesine, mali sürdürülebilirliğe öncelik veren bir maliye stratejisine, pandemi ile ilgili acil sağlık sistemi ve sosyal koruma ihtiyaçlarının karşılanmasına, kırılgan durumdaki hanehalklarına ve şirketlere yönelik iyi hedeflenmiş kamu transferlerine ve gelir üretmek amacıyla vergi tabanını genişletmeye yönelik çabalara duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır.
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Auguste Kouame raporun açıklanması vesilesiyle yaptığı açıklamada şunları belirtti: “Türkiye ekonomisi ve hanehalkları için zorlu bir dönemden geçiyoruz. Ekonominin tasarrufları harekete geçirme, yatırımları canlandırma ve uzun vadede kapsayıcı ve yoksulluğu azaltıcı bir büyüme sağlama yeteneğini yeniden tesis edebilmesi için, enflasyonu kontrol altına alma çabalarında başarılı olmak ve yeniden yapısal politikalar üzerinde odaklanmak gerekmektedir”.
2021 yılında tahmini yüzde 10,0 olan büyüme hızının, politika belirsizliğindeki sert artışın özel tüketimi ve yatırımları baskılaması sebebiyle bu yıl yüzde 2’ye düşmesi, 2023 yılında ise yüzde 3 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. 2021 yılında olduğu gibi, 2022 yılındaki büyümede de Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatta devam edecek güçlü artış ile birlikte turizmdeki artışa ilişkin ilave beklentilerin de önemli belirleyici etkenler olacağı tahmin edilmektedir. Son dönemdeki makro-finansal istikrarsızlık banka bilançolarını baskılamıştır ve uzun vadeli finansman için sağlanabilecek yurtiçi kaynak geliştirme çabalarını sekteye uğratmıştır.
Görünümdeki riskler aşağı yönlüdür. Bunlar arasında yurt içinde ve dünyada pandemiden kaynaklı yaşanan olumsuzluklar, iklim değişikliği ile ilişkili afetler, küresel ekonomi düzeyindeki muhtemel fiyat baskıları ve tedarik zinciri kesintileri, gelişmiş ülkelerdeki faiz oranı sıkılaştırma beklentileri ve bunun sonucunda küresel likidite koşullarının sıkılaşması sayılabilir.
Dünya Bankası’nın Türkiye Baş Ekonomisti Hans Beck konu ile ilgili olarak şunları vurgulamıştır: “2022 ve 2023 yıllarına ilişkin büyüme görünümünün önündeki riskleri azaltabilmek için, kısa vadede ekonomiyi istikrara kavuşturacak ve dikkatleri yeniden Türkiye’nin orta vadedeki büyüme potansiyelinin gerçekleştirilmesine yöneltecek iyi koordine edilmiş para ve maliye politikaları gerekecektir.”
Türkiye’nin küresel rekabet gücünü iyileştirmenin üzerinde odaklanmak da Türkiye’nin düşmekte olan yabancı doğrudan yatırım gidişatını tersine çevirebilir ve yabancı doğrudan yatırım seviyesini diğer büyük gelişen piyasalar ile benzer seviyelere yükseltebilir. Rapora göre, Türkiye ayrıca AB’ye ihracatını etkileyecek olan AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın etkilerinin öngörülmesinde ve bunlar doğrultusunda hazırlıkların yapılmasında da ilerleme kaydedecektir.